Bir hukukî-siyasî ilke olarak cumhuriyetçilik, dar anlamda, monarşinin veya hanedanlığın reddedilmesi ve siyasi otoritenin halkın rızasından kaynaklanması anlamına gelir. Cumhuriyetçilik, ayrıca, siyasi örgütlenmede kamusal olanın bireysel/özel olana önceliğini, sivil erdemi ve siyasete aktif katılımı savunan bir felsefeyi ifâde eder.
Cumhuriyetçilik; vatandaşların siyasi katılımını değerli gören doktrindir. Cumhuriyetçilik özel alanın geniş olmasına bireyciliğe karşıdır. Bu doktrine göre, kamusal olan bireysel ve özel olandan daha kıymetli ve yararlıdır. Aşırı biçimlerinde, Rousseau’da veya Antik Yunan’da olduğu gibi, bir çeşit totaliterizme elverişli bir siyasî çizgiye dönüşebilir.
Cumhuriyetçilik; cumhuriyeti monarşiye tercih etmektir. Mamafih, geniş anlamda alındığında cumhuriyetçilik monarşinin namevcudiyetinden daha fazlasını ifade eder. Kavramın Latin kökü res publica ortak veya kollektif ilişkiler demektir ve bir kamusal alana veya popüler (halk) yönetim(in)e işaret eder. Bu yüzden cumhuriyetçilik dar anlamından önemli ölçüde uzaklaşarak bir siyasal teoriye dönüşmüştür. Cumhuriyetçiliğin ahlâkî endişesi kendini sivil erdeme inançla dışa vurur ve sivil erdem kamusal ruhu, onur ve vatanseverliği kapsar. Cumhuriyetçilik kamusalın özele, toplumsalın bireysele üstünlüğü inancına dayanır. Amerikan ve Fransız devrimleri cumhuriyetçiliğin iki farklı çizgide evrimine yol açmıştır. Öncelikle her iki devrim de cumhuriyetçiliği küçük mahallî komünitelerden ziyade ulusala uygulamıştır. Amerika’da Cumhuriyetçilik bir bakıma liberal demokrasinin diğer adı hâline gelmeye yüz tutmuş ve federalizm ve kuvvetler ayrılığıyla ulaşılan parçalanmış iktidar anlamına gelmiştir. Fransız versiyonunda cumhuriyetçilik daha ziyade “radikal” demokrasiyle ve “genel irade” fikriyle şekillenmiştir. Fransız yorumunun tipik bir yansıması sosyalist cumhuriyetlerde kendini göstermiştir.