Minimalizm, Fransızcadan gelmiş olan minimum kelimesinden türemiştir. Minimumun kelime anlamı ise, “bir şey için gerekli en az veya en küçük miktar (derece, nicelik)” olarak belirtilmiştir.
Minimalizmin net olarak kabul görmüş bir tanımı olmadığından bu kelimeyi tanımlayan ünlü düşünürlerin görüşlerine başvurulabilir;
- Hegel’e göre minimalizm “Sade ama basit olmayan, yalın ama yayvan olmayan bir güzellik anlayışıdır.”
- Kant’a göre minimalizm, “Akla hem de saf bir akla hitabeden sadece saf akıl ile haz alınan bir güzelliktir.”
- Descartes’a göre ise minimalizm, “Karmaşık şeylerin güzel olduğunu düşünmek insanların ortak yanlışıdır.”
Minimalizmin kurucularından sayılan Mies minimalizmi “Fakirlik, yoksunluk, eksiklik değildir minimalizm; aksine bilinçli bir tercihtir. Zor olanı seçmektir, azla çok yapmaktır.” diye açıklamakta ardından ,“Less is more” (Az çoktur) ünlü sözü ile özetlemektedir.
Geçmişten günümüze minimalizm sade kelimesini karşılar nitelikte olmuştur. Minimal sanat, minimal mimarlık, minimal hayat tarzı, minimalist insan, minimal düzen derken de her zaman sadelik ve saflık akla gelmiş ve yapılan işler her ne olursa olsun bu anlayışa göre yapılmıştır. Karmaşıklıktan uzak, sadelik, yalınlık minimalizmin içini dolduran kelimeler olmuştur.
Minimalizmde, fazla parçadan arındırılmış, genellikle geometrik, çoğunlukla kübik şekiller, malzemenin saf halinin kullanımı, eşitlik ve tekrar ilkelerine dayanan formlar vardır. Minimalizm, çeşitli sanat ve tasarım biçimlerindeki hareketleri kapsayan bir akımdır. Bu sanat ve tasarım biçimlerinde minimalizmi inceleyelim.
Resimde Minimalizm
20. yüzyılın başlarında 2. Dünya Savaşı sonrasındaki dönem, sanat tarihinde önemli bir dönüm noktası sayılır. Sanatta soyutlamanın yerini sağlamlaştırması bu yüzyılın başlarında gerçekleşmiştir. Çok sayıda indirgemeci ve figüratif akımın etkisinde kalan resim sanatında minimalizm, ilk ve yaygın deyişlerden biri haline gelmiştir. Bu dönemin resim sanatında öne çıkan iki isim: Kazimir Malevich ve Piet Mondrian’dır. 1910’dan sonraki dönem resminde, Soyutlama, Kübizm, De Stijl ve Konstrüktivizm akımları ortaya çıkmış ve etkileri eserlerde uzunca bir zaman etkisini göstermiştir. Tüm bunlar geleneksel sanatı reddeden ve modernizme öncü olan akımlardır.
Soyut dışavurumcu neslin sanatçılarından biri olan Ad Reinhardt, neredeyse tamamen siyah resimleriyle minimalizm akımı hakkında şunları söylemiştir:
Ne kadar çok, sanat işçiliği yoğun, o kadar kötü. Çok azdır. Az çoktur. Göz, görüş alanını netleştirmek için bir tehdittir. Kendini ortaya koymak müstehcendir. Sanat, doğadan kurtulmakla başlar.
De Stijl akımının en önemli isimlerinden olan ressam Piet Mondrian, eserlerindeki soyutlamaları ve saflığa ulaşma yöntemleriyle tanınmıştır. Resimlerinde, görünen dünyanın altındaki manevi düzeni yansıtacak şekilde, radikal derecede basit ve estetik bir dil yaratmıştır. Bunun yanı sıra, anlatım unsurlarını çizgi ve dörtgenlere indirgeyerek evrensel ve saf bir dile ulaşmıştır.

Çalışmalarında çok farklı stiller kullanan ve adını en çok “Suprematizm” olarak adlandırdığı kendine has resim akımıyla duyuran Kazimir Malevich’e göre, sanat konuyu aşmalıdır. Şeklin gerçekliği ve renk, resmin ya da anlatının üzerinde olmalıdır. Eserlerinde kare, üçgen ve daire gibi saf geometrik formları kullanan sanatçı, bunların birbirleriyle ve resimle olan ilişkilerini araştırmaya odaklanmıştır.

İlk minimal resim örneklerinden biri olan ve 1951 yılında Robert Rauschenberg tarafından yapılan, yedi adet yan yana sıralı ve beyaz tablolar, Frank Stella’nın yedi yıl sonra ürettiği ham tuval üzerine siyaha boyalı resimlerine öncülük etmiştir.

Edebiyatta Minimalizm
Edebiyatta minimalizm, çok eski dönemlere kadar uzanmaktadır. Sanatta minimalizm, eseri özdeki anlama indirgemeyi savunurken minimal edebiyatta anlam derinlerde değil dah yüzeyde aranmaktadır. Minimalist yazarlar kelimeleri ekonomik kullanarak cümleden zarfları eleyip içeriğin anlamı yönlendirmesine izin vermişlerdir. Minimal edebiyat metinlerin uzunluğuna bağlı değildir ancak her zaman ortada bir öykü vardır. Edebiyat yapıtlarında okuyucular öykünün yaratımında aktif bir rol almayı ve böylece taraflarını seçmeyi beklerler. Minimalist hikayelerde karakterler sıradışı olma eğilimindedir. Onlar genellikle büyük duygular sergilemez, abartılı davranışlarda bulunmazlar. Özellikle Amerikan minimalist edebiyatçılar çoğunlukla keskin bir gerçekçilik, kısalık ve netlikten yana olmuşlar ve dolaylı anlatımdan uzak durarak edebiyatta minimalist tarzı yaratmışlardır. Duygular süslemeden kaçınılarak abartısız, bazen de donuk ve yalın bir dille anlatılmıştır.
James M. Cain ve Jim Thompson gibi yazarların 1940’lardan kalma suç kurgularının gerçekçi düz yazı tarzı kimi yorumcular tarafından minimalist kabul edilmiştir. 1960-70’lerde bazı düz yazılar da edebiyatta minimalist eserlerden sayılmıştır. Raymond Carver, Ernest Hemingway, Bret Easton Ellis, Ezra Pound, Charles Bukowski, William Carlos Williams, Robert Creeley, Robert Grenier ve Aram Saroyan gibi Amerikan yazar ve şairleri farklı tarihlerde edebiyatta minimalizmi eserlerine yansıtmış öncü şair ve yazarlardır.
Minimalist Şiir
Minimalizmin edebiyatta en belirgin görüldüğü alanlarından biri şiirdir. Minimal şiirde okuyucular için eksik alanlar bırakılmış ve onlara bu boşlukların nasıl doldurulacağı hakkında herhangi bir yol çizilmemiştir. Bu alanın önemli isimlerinden olan şair William Carlos Williams, eserlerinde deneyimin süreksiz doğasını (kelimelerin yan yana yerleştirilmesi) ve konuşma diline dayalı bir sözdizimi tekniğini izler.

Şair, dünyayla canlı bir iletişimi kurulması gerektiğini sanatın zaten insanın hayatında olduğunu ve onun canlandırılması gerektiğini savunmaktadır. Minimalist şiirin herhangi bir konusu yoktur ya da birşeyi açıklamaya çalışmaz. Bu tür şiirler kelimelere odaklanır. Aram Saroyan gibi şairler 60’larda tek kelimelik şiirleriyle bunun en açık örneklerini sergilemişlerdir. Aynı zamanda minimal şiir somut şiir olarak da adlandırılan, kelime ve sözcüklerle görsel temsiller yapan türden de etkilenmiştir.
Sinemada Minimalizm
Edebiyatta olduğu gibi sinemada da minimalizm, resim ve heykel gibi diğer sanat dallarından etkilenerek gelişmiştir. Amerikan sineması 1960’larda yaşanan şiddetli grafiksel ve seksüel malzemeden etkilenmiştir. Bu sebeple, mimarlıkta olduğu gibi sinemada da 1960’lardan sonraki modernizmden dönemindeki minimalizm, 90’larda birçok yönetmen tarafından sinemada uygulanmıştır. Edebiyatta olduğu gibi sinemada da minimalliğin sağlanması için gerçekçilikten yana bir tutum izlenmiştir. Minimalist sinemacılar, gösterişten uzak ve her anlamda yalın bir film ortaya koymuşlardır.
Sinemada çeşitliliği azaltmayı ve fazlalıklardan kurtulmayı savunan Andras Baliant Kovacs, minimalist akımı 3’e ayırmıştır. Bunlardan ilki olan “Analitik Minimalizm” özellikle İtalyan Sineması’nda Michelangelo Antonioni için kullanılmıştır. Özellikle “Gece (1961)” filmi yönetmenin bu akımı izleyen eserlerindendir.

O, filmi arka plan-karakterler ve kurgu-izleyici olarak ikiye ayırmış ve geometriyi ağırlıklı kullanarak analitik minimalizme öncülük etmiştir. Bir diğeri 1957-1966 yılları arasını kapsayan “Metonimik Minimalizm”dir. Bu terim, karakterin iç dünyasını çevreyle bağdaştırmaktadır. Yani, karakterler, içinde bulundukları çevrenin organik parçalarıdır ve karakterin iç dünyası bu çevre kadar geniştir Sonuncusu ise karakter ve manzara kullanımının en aza indirgendiği ve sıkça yakın çekimlerin kullanıldığı “Dokunaklı Minimalizm”dir.
Müzikte Minimalizm
Sinemanın da bir parçası olan müziğin, teknolojik gelişmelerden etkilenerek sadelik arayışına girişi 1950’lerde ilk defa klasik müzik alanında olmuştur. Bu akımın ilk örneklerinden olan La Monte’nin “String Trio”sunda eserin başından sonuna kadar bir nota döngüsü kullanılmıştır. Bu eseri daha sonra Philip Glass, Terry Riley ve Steve Reich izlemiştir. 1989’da minimalist sanatçılardan olan Tom Johnson, müzikte minimalizmi, en az sayıda nota, enstrüman ve notalar arasında mümkün olduğu kadar aralık olarak tanımlamıştır.
Mimarlıkta Minimalizm
Sanat ve tasarımın kesişiminde yer alan mimarlıkta, minimalizm kavramının en önde gelen temsilcilerinden olan Mies van der Rohe, bu akıma “Az çoktur” sloganını kazandırmıştır. O’nun için bu kavram, yapıyı en sade haline indirgemek amacıyla onu tüm fazlalıklardan kurtarmaktır. İç duvarları iptal etmek, yapıyı olabildiğince transparan ve iskelet haline dönüştürmektir. Rohe, mimarisinde yapıyı en yalın haline indirgeyen strüktür ve cam malzemeyi, insanın deri ve kemiklerine benzetmiştir.

Mimarlıkta minimalizm, olabilecek en az malzemeyle en sade, ekonomik ve fonksiyonel sonuca varmaktır. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından 1919’da Almanya Weimar’da açılan ve Walter Grophius tarafından kurulan Bauhaus Tasarım Okulu, tasarım eğitiminde bir dönüm noktası olmuştur. Güzel sanatları uygulama atölyeleri ile birleştiren tasarım okulu, sadelik anlayışını sanatın her alanında uygulamaya çalışmıştır. Yine aynı dönemlerde ortaya çıkan de stijl, konstrüktüvizm ve ekspresyonizm akımlarından etkilenen Bauhaus Okulu’nun temel söylemi “form fonksiyonu izler” olmuştur. Bauhaus tasarım anlayışı, renk, kompozisyon ve resmi temel dersler olarak değerlendirmiş ve öğrencilerin cam, tahta gibi malzemelerin doğal haliyle etkileşim içinde tasarım yapabilmelerine ve aynı zamanda zanaatkar olarak yetişmelerine imkan vermiştir.
Grafik Tasarımında Minimalizm
Grafik tasarımda en önemli dönüm noktası Sanayi Devrimi’dir. Daha sonra, piyasalar ve teknoloji, küreselleşmeden doğrudan etkilenerek dönüşmeye devam etmiştir. Grafik tasarım, ekonomomilere Sanayi Devri iletişim ihtiyaçlarına cevap vermek ve gitgide tüketim toplumu haline gelen kitlelere ürünlerini satmak için ortaya çıkmıştır. Fakat toplumlar ticari olandan çok öte bir iletişim diline ihtiyaç duymuşlardır. Bu dilin mesajını iletmesini ve işlevselliğini önemseyen bazı sanatçı ve tasarımcılar, minimalizmi bir tarz olarak benimsemişlerdir. Grafik tasarımda indirgemecilik, kübizm akımından başlayarak konstrüktivizm, suprematizm, de stijl, bauhaus, yeni tipografi ve Avrupa ve Amerika’da modernizm dönemleriyle devam etmiştir. Grafik tasarım alanındaki minimalist çalışmalar, tipografik stille belirgin hale gelmiş, minimalist reklam ve poster tasarımcılarıyla günün şartlarına uygun olarak değişim göstermiştir. Teknolojik gelişmeler ve değişen dünya düzeni, grafik tasarımı hibritleştirerek farklı bir boyuta taşımıştır.
Kaynaklar:
ELİF İLBARS-HAREKETLİ GRAFİK TASARIMDA MİNİMALİZM
Gökçe TÜRKYILMAZ-MİNİMALİST SANAT İDEOLOJİSİNİN GRAFİK TASARIMA ETKİSİ
Kusay TATLI-MİNİMALİST SANATTA BELİRSİZLİK VE ZAMAN ONTOLOJİSİ
MELEK DAĞ-TÜKETİM KÜLTÜRÜ BAĞLAMINDA BİR YAŞAM TARZI OLARAK MİNİMALİZM